Üstadımız Abdullah Gürbüz (ks) Aziz Hazretleri, Bilal Nadir Hazretlerinin manevi terbiyesi altında yetişmeye başlamış, her hâl ve hareketiyle peygamber varisi olan üstadına tam bir teslimiyet örneği göstermiştir. Bilal Nadir Hazretlerinin manevi Âlemdeki tasarrufuna bizzat şahit olan, Mübareğin nice kerametini gören Üstadımız Cennet Mekân Abdullah Baba Hazretleri Bilal Baba’nın kerametlerini anlatmaya şöyle devam etmiştir.
Nevşehir’de bir arkadaşım vardı. Bu arkadaşımın oğlu ruh hastasıydı ve doktorlarda tedavisinde pek bir gelişme sağlayamadılar. Arkadaşım da o dönemlerde alkol bağımlısıydı.
Ben de kendisine;
─ Sizi üstadıma götüreyim. Allah’ın izniyle, inşaallah sen alkolü bırakırsın, oğlun da şifa bulur, dedim. Arkadaşım da Bana:
─ Bizi muskacıya mı götüreceksin, dedi.
─ Hayır, Benim üstadım mürşidi kâmil bir zâttır. İnşaallah faydalanırsınız. Daha sonra Adana üzerinden Antep’e gittik. Bilal Baba’nın yanına vardığımızda;
─ Efendim, bu arkadaşım alkol bağımlısı, bir dua etseniz de şifa bulsa, dedim. Mübarek de arkadaşıma dönerek;
─ Evladım! Allah-ü Teâlâ Hazretleri içkiyi haram kılmış. Allah’ın verdiği o güzel ağza haram girmesi iyi olmaz. Seni okuyalım, inşallah bu illetten kurtulursun, dedi.
Mübarek Zât, arkadaşımı karşısına aldı. Dua okudu ve daha sonra “Huu” dedi.
Bilal Baba’nın “Huu” diyerek üflemesi ile beraber, arkadaşımın üzerinde bulunan gömleğin düğmeleri tek, tek çözüldü. Bilal Baba o mübarek elini kalbinin üzerine koydu.
─ Bir daha içmeyesin inşallah, tamam mı, dedi. İkimizde şaşırıp kalmıştık.
Bilal Baba, arkadaşı okuduktan sonra dedim ki;
─ Efendim! Oğlu da çok rahatsız, bir türlü iyi olamadı. Sürekli ruhi bunalım geçiriyor, hareketlerini kontrol edemiyor. Şifa Allah-u Teâlâ Hazretlerindendir, lakin Siz de mübarek nefesinizle okuyup şifa bulmasına vesile olursanız memnun oluruz, dedim.
Daha sonra Bilal Baba, çocuğu yanına çağırdı;
─ Evladım! Bu çocuğu üç defa okumamız gerekiyor, dedi.
Bilal Baba çocuğu o gün sabah, öğle ve akşam olmak üzere üç defa okudu. “Elhamdülillah!” çocuk şu anda gayet akıllı, sıhhatine kavuştu. Büyüdü, evlendi. Nevşehir’de resmi bir dairede çalışıyor.
Allah, kendisinden razı olsun, Mübareğin pek çok kerametlerini gördük.
Bizim görmediğimiz ancak görenlerden dinlediğimiz ve hepimizi hayretler içinde bırakan bir olay şöyle gerçekleşmiştir;
“Bilal Nadir Hazretleri Konya’ya, Mevlana Hazretlerini ziyaret etmek için geldiklerinde birkaç kişi ile beraber otele yerleşirler. Bir müddet istirahat ettikten sonra Mevlana Hazretlerini ziyaret etmek için yürüyerek türbeye doğru yaklaşırlar. Tam bu esnada karşılarına, uzun boylu, sakallı, babayiğit bir insan gelir. O gelen kişi Bilal Baba’nın yanına, bir erin, generale karşı saygısı nasıl olur ise, o şekilde yaklaşır, saygıda kusur etmeyerek şöyle der;
─ Efendim, Mevlana Hazretleri buyurdular ki;
“Üstadım Şems Hazretlerini ziyaret etmeden Bizi ziyaret etmesinler. Önce O’nu ziyaret etsinler, daha sonra Bizim yanımıza gelirler, inşallah”
Bunun üzerine Bilal Baba o gence;
“Peki”der ve önce Şems Hazretlerini ziyaret etmek için camiye girerler.
Orada iki rekât namaz kıldıktan sonra türbe-i şerifleri caminin içerisinde olan Şems Hazretlerinin sandukasının yan tarafından, asıl yatmış olduğu kuyuya geçişin kilitli kapısına yönelirler.
Bu arada caminin hizmetinde görevli olan Ömer Efendi’ye, Bilal Baba’nın dervişlerinden bir tanesi şöyle der:
─ Biz, Şems Hazretlerini ziyaret etmeye geldik. Üstadımız Bilal Baba ziyaret etmek istiyor, kapıyı açar mısınız?
Ömer Efendi de o dervişe:
─ Buranın anahtarı bizim elimizde değil, belediye tarafından kilitlenir. Onlar anahtarı götürür, temizlik günlerinde anahtar gelir, biz de temizleriz, der.
Bu arada Bilal Nadir Hazretleri bir iki saniye gibi kısa bir süre gözlerini yumup, kalbi üzerine huzur eder ve başını kaldırır. O anda kilitli olan kapı, alenen açılır. Bir kapıyı açmak için anahtar çevrildiğinde nasıl ki kuvvetli bir şekilde ses çıkar ise aynı o şekilde kapı açılır.
Camide bulunan herkes bu olanları şaşkın bir şekilde seyreder.
Caminin hizmetinde bulunan Ömer Efendi de hayretler içerisine düşmüş bir şekilde:
─ Bu Zât kimdir, diye sorar.
Dervişler de:
─ Üstadımız Antepli Bilal Nadir Hazretleri, derler.
Caminin hizmetlisi Ömer Efendi hayretler içerisinde:
─ Efendim, buraya daha önce Medine’den Hacı Ali Rıza Kaşıkçı Efendi, Sivas’tan İsmail Hakkı Efendi, İstanbul’dan Süleyman Hilmi Tunahan Hoca Efendi, Mahmut Sami Efendi, Mehmet Zahit Kotku Hazretleri, Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri geldiler. Fakat ben böyle açık saçık bir kerameti hiç birisinde görmedim, diyerek ağlamaya başlar. Mübareğin bu kerametini camide bulunan herkes şahit olmuşlardır.
www.abdullahbaba.com
Nevşehir’de bir arkadaşım vardı. Bu arkadaşımın oğlu ruh hastasıydı ve doktorlarda tedavisinde pek bir gelişme sağlayamadılar. Arkadaşım da o dönemlerde alkol bağımlısıydı.
Ben de kendisine;
─ Sizi üstadıma götüreyim. Allah’ın izniyle, inşaallah sen alkolü bırakırsın, oğlun da şifa bulur, dedim. Arkadaşım da Bana:
─ Bizi muskacıya mı götüreceksin, dedi.
─ Hayır, Benim üstadım mürşidi kâmil bir zâttır. İnşaallah faydalanırsınız. Daha sonra Adana üzerinden Antep’e gittik. Bilal Baba’nın yanına vardığımızda;
─ Efendim, bu arkadaşım alkol bağımlısı, bir dua etseniz de şifa bulsa, dedim. Mübarek de arkadaşıma dönerek;
─ Evladım! Allah-ü Teâlâ Hazretleri içkiyi haram kılmış. Allah’ın verdiği o güzel ağza haram girmesi iyi olmaz. Seni okuyalım, inşallah bu illetten kurtulursun, dedi.
Mübarek Zât, arkadaşımı karşısına aldı. Dua okudu ve daha sonra “Huu” dedi.
Bilal Baba’nın “Huu” diyerek üflemesi ile beraber, arkadaşımın üzerinde bulunan gömleğin düğmeleri tek, tek çözüldü. Bilal Baba o mübarek elini kalbinin üzerine koydu.
─ Bir daha içmeyesin inşallah, tamam mı, dedi. İkimizde şaşırıp kalmıştık.
Bilal Baba, arkadaşı okuduktan sonra dedim ki;
─ Efendim! Oğlu da çok rahatsız, bir türlü iyi olamadı. Sürekli ruhi bunalım geçiriyor, hareketlerini kontrol edemiyor. Şifa Allah-u Teâlâ Hazretlerindendir, lakin Siz de mübarek nefesinizle okuyup şifa bulmasına vesile olursanız memnun oluruz, dedim.
Daha sonra Bilal Baba, çocuğu yanına çağırdı;
─ Evladım! Bu çocuğu üç defa okumamız gerekiyor, dedi.
Bilal Baba çocuğu o gün sabah, öğle ve akşam olmak üzere üç defa okudu. “Elhamdülillah!” çocuk şu anda gayet akıllı, sıhhatine kavuştu. Büyüdü, evlendi. Nevşehir’de resmi bir dairede çalışıyor.
Allah, kendisinden razı olsun, Mübareğin pek çok kerametlerini gördük.
Bizim görmediğimiz ancak görenlerden dinlediğimiz ve hepimizi hayretler içinde bırakan bir olay şöyle gerçekleşmiştir;
“Bilal Nadir Hazretleri Konya’ya, Mevlana Hazretlerini ziyaret etmek için geldiklerinde birkaç kişi ile beraber otele yerleşirler. Bir müddet istirahat ettikten sonra Mevlana Hazretlerini ziyaret etmek için yürüyerek türbeye doğru yaklaşırlar. Tam bu esnada karşılarına, uzun boylu, sakallı, babayiğit bir insan gelir. O gelen kişi Bilal Baba’nın yanına, bir erin, generale karşı saygısı nasıl olur ise, o şekilde yaklaşır, saygıda kusur etmeyerek şöyle der;
─ Efendim, Mevlana Hazretleri buyurdular ki;
“Üstadım Şems Hazretlerini ziyaret etmeden Bizi ziyaret etmesinler. Önce O’nu ziyaret etsinler, daha sonra Bizim yanımıza gelirler, inşallah”
Bunun üzerine Bilal Baba o gence;
“Peki”der ve önce Şems Hazretlerini ziyaret etmek için camiye girerler.
Orada iki rekât namaz kıldıktan sonra türbe-i şerifleri caminin içerisinde olan Şems Hazretlerinin sandukasının yan tarafından, asıl yatmış olduğu kuyuya geçişin kilitli kapısına yönelirler.
Bu arada caminin hizmetinde görevli olan Ömer Efendi’ye, Bilal Baba’nın dervişlerinden bir tanesi şöyle der:
─ Biz, Şems Hazretlerini ziyaret etmeye geldik. Üstadımız Bilal Baba ziyaret etmek istiyor, kapıyı açar mısınız?
Ömer Efendi de o dervişe:
─ Buranın anahtarı bizim elimizde değil, belediye tarafından kilitlenir. Onlar anahtarı götürür, temizlik günlerinde anahtar gelir, biz de temizleriz, der.
Bu arada Bilal Nadir Hazretleri bir iki saniye gibi kısa bir süre gözlerini yumup, kalbi üzerine huzur eder ve başını kaldırır. O anda kilitli olan kapı, alenen açılır. Bir kapıyı açmak için anahtar çevrildiğinde nasıl ki kuvvetli bir şekilde ses çıkar ise aynı o şekilde kapı açılır.
Camide bulunan herkes bu olanları şaşkın bir şekilde seyreder.
Caminin hizmetinde bulunan Ömer Efendi de hayretler içerisine düşmüş bir şekilde:
─ Bu Zât kimdir, diye sorar.
Dervişler de:
─ Üstadımız Antepli Bilal Nadir Hazretleri, derler.
Caminin hizmetlisi Ömer Efendi hayretler içerisinde:
─ Efendim, buraya daha önce Medine’den Hacı Ali Rıza Kaşıkçı Efendi, Sivas’tan İsmail Hakkı Efendi, İstanbul’dan Süleyman Hilmi Tunahan Hoca Efendi, Mahmut Sami Efendi, Mehmet Zahit Kotku Hazretleri, Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri geldiler. Fakat ben böyle açık saçık bir kerameti hiç birisinde görmedim, diyerek ağlamaya başlar. Mübareğin bu kerametini camide bulunan herkes şahit olmuşlardır.
www.abdullahbaba.com
0 yorum:
Yorum Gönder