Sayfamıza Hoş geldiniz

Reklamlara Tıklayarak Destek Olabilirsiniz Sitemizi Geliştiriyoruz

DAVAMIZ İSLAM

Üstadımız Abdullah Gürbüz (ks) Hazretleri şöyle anlatır:

1984 yılında, Cennet Mekân Baba vefat etti. Bizi de bir sefer 
Muharrem ayı itikâfına soktu. Bu itikâfta Cenabı Zülcelâl Hazretlerine nazlanarak;

Ya Rabbi! Üstadımıza manevi görev verildikten sonra, Muharrem ayında itikâfa girdik. “Ne olur, şu üstadımızın cennetteki makamında bir görüşsek de, kendisine iki soru sorsam, dedim. Tabi bu da insanın iradesi dışında olan bir şey, sonradan “keşke üç, beş soru daha sorsaydım.” diye düşündüm.
Cenabı Zülcelâl Hazretlerine hamdü senalar olsun, yedinci kat Cennet'te, yedi katı olan bir saray, oraya bir baktım ki Hacı Mustafa Anaç (ks); Kadiri, Rufai, Bedevi, Dussuki, Şazeli sarayı yazıyor.

Beyaz sedeften düğmeli camlı, çok büyük bir Cennet…
Birinci katına baktık. İnsanlar çok güzel binalar yaptırmışlar, oturuyorlar. Fakat orası dolu. İkinci kata geldik, orası da dolu. Katlar şimdiki binalar gibi üst üste değil, meyilli, her kat birbirini görüyor. Üçüncü kata geldik, orası da dolu. Dördüncü kat biraz seyrekti. Hani köylerde evler, seyrek seyrek olur ya; onun gibi fakat çok güzel bir Cennet. Beşinci kata geldiğimizde ise hiç kimse yoktu. Öyle üzüldüm, öyle üzüldüm ki, vücudum bir hoş oldu, çok hüzünlendim ve keşke gelmeseydim, keşke görmeseydim, dedim.

Altıncı katta da kimse yoktu. Bana; “Çık bakalım” dediler ve yedinci kata çıktık. Bir baktım ki Üstadımız Çorumlu Hacı Mustafa Anaç (ks) Hazretleri orada. Başında beyaz takke, beyaz sarık, üzerinde kemik renginde bir cübbe, pırıl pırıl parlıyor. Üstadımız orada namaz kılarak, her cihete secde ediyor. Öyle ki her yöne dönerek hem namaz kılıyor, hem de her yöne selam veriyor. Üstadımın yanına gelerek;
Efendim namazı bırakıp selam verin de, size soracaklarım var. Zaten çok üzgünüm, dedim.

Selam verdi ve:

─ Söyle evladım Abdullah Efendi, dedi.
─ Baba, dedim. Neden burada her tarafa selam verdiniz, dedim.

Üstadım;
─ Evladım, burası Arş-ı Âlâ'nın altıdır. Burada yön ve cihet yoktur, dedi.
─ Yedinci kat Cennet'te yedi katlı büyük bir sarayınız var, çok büyük. Nasıl ki, İstanbul'u gezmekle bitiremiyorsun, aynı bunun gibi… Birinci katı, ikinci katı ve üçüncü katı dolu. Dördüncü kat biraz seyrek. Beşinci, altıncı ve yedinci katlarda kimseler yok. Bunun hikmeti nedir; diye ikinci sorumu sordum.

Üstadımız şöyle buyurdu;
─ Ah evladım Abdullah Efendi! İhvanları dünya bırakmıyor, nefisleri bırakmıyor, heva ve hevesleri, kusurları bırakmıyor. Birbirlerinde hata arıyorlar, kusur arıyorlar. Onun için de dördüncü kata zor geliyorlar. Ümmeti Muhammed arasındaki felaketlere neden oluyor? Nefislerine tabi oldukları için onları her gün uyarıyoruz. Yalan söylemeyin, yemin etmeyin, gıybet yapmayın, ailenizi dövmeyin, sövmeyin, arkadaşlarınızla iyi geçinin, onları incitmeyin. Haramlardan sakının. Allah'ı çok zikredin, diye biz bunları tebliğ ediyoruz. Anlatması bizden, tatbik etmesi sizdendir.
Söze gelince; “Biz Baba'ya tâbiyiz” diyorlar. Ondan sonra nefislerine tabi oluyorlar.
“Efendim bana niye selam vermedi? Beni neden evine davet etmedi ki? Beni evine niye çağırmadı ki?” diye derviş; şeyhten kendisine hizmet etmesini, hürmet etmesini bekliyor.

Oysa ki şeyhin dervişe ihtiyacı yoktur. Dervişin şeyhe ihtiyacı vardır. Derviş, üstadının ayağına gelmesini istiyor. “Hele bir gitme bakalım”; iki gün sonra; “Hadi canım, kâmil biri olsaydı, benim evime gelirdi, evimde yatardı”, diyor. Şeyhini, kendi himayesi altına almaya çalışıyor.

Hâlbuki derviş, “Ey nefis, biz üstadımızı Allah için seviyoruz, Resulullah için seviyoruz. Bizim nefsi istek ve ihtiyaçlarımız için değil, ruhumuzu kötülüklerden nasıl arındırabiliriz, diye tabi olduk. Onun için seviyoruz, biz nefsimizle cihat edeceğiz” demelidir.

─ Evladım, Abdullah Efendi! Ben yaşlandım, dolaşamadım. Ama Sen dolaş. Kasaba kasaba, köy köy, ayaklarına gidip Hakk'ı anlat. Hizmet et. Dervişlerin ayağına gitmezsen, nefislerine uyarlar.” dedi.
İşte, bizde “el fakru, fahri”, sizlerle beraber, sizlere hizmet etmek, Allah ve Resulü'nü sevdirmek için ayağınıza geliyoruz. En büyük cihat, nefis ile yapılan cihattır.

0 yorum:

Yorum Gönder